Ali ÖZBUĞDAY - Tarımsal Ar-Ge ve tohumculuk sermayeden daha ziyade uzun zaman ve sabır gerektiren bir iştir. Bir ürün tescillenip satışa sunulmadan önce yıllarca rastlantısal sonuçlara yer vermeyecek şekilde farklı bölgelerde denemeye alınıyor ve aralarından sadece verim kriterleri uygun olanlar belirlenip çiftçilere sunuluyor. Bu süreç bitki türüne göre farklılık göstermekle birlikte ortalama 10-12 yıldır. İşte bu nedenle, tohumculuğa sadece kendi ömrünüzü adamanız yetmez, birkaç jenerasyonu adamanız gerekiyor diyebiliriz. Bizler de 3. nesil olarak kendimizi tohumculuğa adadık. Bazen çiftçi kökenli olmamız sebebiyle içinde büyüdüğümüz pamuk, buğday başta olmak üzere tarla bitkilerini kendimize ana konu olarak belirledik ve tüm enerjimizle bu ürün grubuna eğildik. Bugün tohumculuk ticaretinin dünyada 45 Milyar Doları aştığı bu sektörde Hatay merkezli bir Türk Islahçı Araştırma kuruluşu olmaktan gurur duyuyoruz.
Ülkemizin Lider Tohum Firması Progen Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday İle Çalışmaları Hakkında Sohbet Ettik
4MT - Ali Bey öncelikle bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz, Şirketiniz ne zaman, nasıl kuruldu, bugüne kadar geçirdiği gelişim sürecini anlatır mısınız?
Ali ÖZBUĞDAY - Tarımsal Ar-Ge ve tohumculuk sermayeden daha ziyade uzun zaman ve sabır gerektiren bir iştir. Bir ürün tescillenip satışa sunulmadan önce yıllarca rastlantısal sonuçlara yer vermeyecek şekilde farklı bölgelerde denemeye alınıyor ve aralarından sadece verim kriterleri uygun olanlar belirlenip çiftçilere sunuluyor. Bu süreç bitki türüne göre farklılık göstermekle birlikte ortalama 10-12 yıldır. İşte bu nedenle, tohumculuğa sadece kendi ömrünüzü adamanız yetmez, birkaç jenerasyonu adamanız gerekiyor diyebiliriz. Bizler de 3. nesil olarak kendimizi tohumculuğa adadık. Bazen çiftçi kökenli olmamız sebebiyle içinde büyüdüğümüz pamuk, buğday başta olmak üzere tarla bitkilerini kendimize ana konu olarak belirledik ve tüm enerjimizle bu ürün grubuna eğildik. Bugün tohumculuk ticaretinin dünyada 45 Milyar Doları aştığı bu sektörde Hatay merkezli bir Türk Islahçı Araştırma kuruluşu olmaktan gurur duyuyoruz.
4MT - ProGen markası İle hangi çeşit tohum üretimi yapmaktasınız? Hangi çeşitlerde ıslah çalışmaları yapmaktasınız?
Ali ÖZBUĞDAY - ProGen; endüstri bitkileri olarak değerlendirilen pamuk, soya, buğday ve hibrid mısır tohumları konularında uzmanlaşmış olup, ıslah ve üretim çalışmalarına odaklanmıştır, özellikle pamuk tohumculuğu konusunda ülkemizde lider olmakla birlikte İspanya, Yunanistan ve Orta Asya ülkelerinde önemli pazar payına sahip olma yolunda hızla ilerlemektedir. Aynı zamanda buğday araştırmalarında özel tohum firmaları arasında en ileri düzeyde olanıdır, denebilir. Çünkü hem kışlık hem de alternatif ıslah programını uluslararası konsorsiyum oluşumları ile yürüten nadide bir kuruluştur. Buğday ıslahında ümit ediyorum ki yakın gelecekte soğuk ve sıcak ıklım çeşitleri ile dünyada sayılı firmalardan biri olarak uluslararası pazarlarda boy gösterecektir. Soya tohumculuğu ve çeşit ıslahı konusunda ise ülkemizde maalesef yeterli ölçüde gelişmemiş durumdadır. Bu nedenle ProGen olarak soya ıslahı ve yerli çeşitlerin geliştirilmesi konusuna özel önem vermekteyiz. Bu güne dek çoğunlukla ikinci ürün ekimlerinde hakim olan soya tarımı için ana ürün ekilişi de aslında uygun çeşitlerin geliştirilmesi ile önemli bir alternatif ürün olacaktır. ProGen hem ana ürün hem de ikinci urun soya çeşitlerinin ülkemize kazandırılmasında önemli araştırmalar yapmaktadır. Hibrid mısır tohumculuğu ağırlıklı olarak yabancı firmaların hakimiyetinde olup firmamız bu konuda da yerli çeşit gayretlerini ve Ar&Ge çalışmalarını sürdürmektedir.
4MT - Yıllık üretiminiz ve yatırım planlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Ali ÖZBUĞDAY - Antakya merkez ve organize sanayi bölgesi olmak üzere ? ayrı yerleşkede bulunan delintasyon tesislerimizde yıllık yaklaşık I5.OOOton tohumluk işlenebilmektedir. ProGen, grubumuzun en genç üyesi olmakla birlikte 35’i aşkın ziraat mühendisi ve biyolog ile lokomotif görevini başarıyla sürdürmektedir. Özbuğday Grup olarak başarımızdaki sırrın iyi bildiğimiz işi yapmak ve hedef belirlemek olduğuna inanıyoruz. Tohumculuğa gönül vermiş bir ekip olarak tüm yatırım planlarımızı ıslah ve Ar-Ge çalışmaları üzerine yapmaktayız. Bunun için tarla bitkileri üreticiliği yapılan tüm bölgelerde toplam 30'u aşkın lokasyonda deneme istasyonları kurduk. Bu istasyonlarımızda, bölgelerin toprak ve iklim koşullarına uygun çeşit ıslahı konusundaki çalışmalarımız devam etmektedir Ayrıca yine ProGen bünyesinde kurduğumuz elyaf analiz laboratuarımızda USTER’in en son teknolojisi olan HVI 1000 ile tarladan gelen tüm pamuk ürünlerimizin uzunluk, mukavemet, renk, rutubet, eğirilebilirlik gibi kalite özelliklerini ölçmekteyiz. Tekstil sanayiinin vazgeçilmezi olan ve ülkemizde sınırlı sayıda bulunan elyaf analiz laboratuarımızı kısa sure sonra dış talepler için açmayı planlıyoruz.
4MT - Firmanızın ithalat ve ihracatı konusunda bilgi verir misiniz?
Ali ÖZBUĞDAY - Tohumculukla ihracat yapabilmek için kendi tescilli çeşitlerinizin olması gerekliliğinin yanı sıra benzer iklim ve toprak yapısına sahip ülkelerle işbirliği içinde olmanız gerekmektedir. Bu anlamda ülke olarak şanslı sayılırız. Toprak yapımız ve iklimimiz İspanya, Yunanistan ve Azerbaycan başta olmak üzere Akdeniz iklimi görülen birçok ülkeyle paralellik gösterdiğinden çeşitlerimizin bu ülkelere adaptasyonu ve verim potansiyeli oldukça yüksek. ProGen olarak bu ülkeler başta olmak üzere benzer iklim ve toprak yapılarına sahip birçok ülkelere ihracatımız gün geçtikçe hızlanmaktadır.
4MT - 2013 yılını değerlendirir misiniz ve sonraki yıllar için sektörle ilgili beklenti ve öngörüleriniz neler? 2014 yılı hedefleriniz nelerdir?
Ali ÖZBUGDAY - Ülkemizde pamuk ekim alanı 2004'ten bu yana hızla azalmış ve yerini çok daha az emek ve maliyet gerektiren buğdaya bırakmıştı. Dünya piyasasında bir taraftan Çin dışında pamuk stokları azalırken diğer taraftan tekstil sektörünün talepleri doğrultusunda yükselen balya fiyatları tüm dünyada pamuk ekilişlerinin yeniden yükselişe geçeceğinin sinyalim vermeye devam ediyor. Sertifikalı delinte pamuk tohumu eken üreticilere desteklemenin 0.S0 TL/kg ürün olarak açıklanması, tarımsal hibe ve faizsiz kredi ile alet, ekipman ve sulama desteklerinin verilmesi de çiftçilerimizi pamuk üretimi konusunda cesaretini arttıran etmenler arasında oldu. Bu nedenlerle 2014 yılında ülke genelinde pamuk ekilişinin %15-20 oranında artarak 400.000ha. seviyelerine çıkacağını öngörüyoruz ve üretim planlarımızı bu yönde yapıyoruz
4MT - Hedef pazarlarınız/ markalarınız/ kalite belgeleriniz / şirketinizle ilgili beklentileriniz nelerdir?
Ali ÖZBUĞDAY - Günümüzde biliyoruz ki tarım sadece gıda ve tekstil hammaddesi üretiminin de ötesinde bir Ar-Ge işidir. Diğer sektörlerde olduğu gibi tarımda da gelişmenin ancak sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ile mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu sebeple ProGen olarak tüm bilgi ve enerjimizi Ar-Ge çalışmalarına yoğunlaştırarak çiftçimize yüksek kalite ve verim değerlerine sahip yeni yerel çeşitler geliştirmeye çalışıyoruz. Beyaz Altın ve ProGen markası ile pazara sunduğumuz tohumlarımızın tamamı ISO 9001-2008 belgeli tesislerde üretilmekte ve yılda 10.000'den fazla kalite kontrol testi yapılmaktadır.
4MT - Sizce Türkiye tohumculuk sektörünün bugün için geldiği nokta nasıl bir yeri tariflemekte? Gelinen noktada sektörün başarı skalasını nasıl yorumlamak gerek?
Ali ÖZBUGDAY -Ülkemiz tohumculuk sektörünün 2012'den bu yana yapısına baktığımızda, sektör büyüklüğünün 700 milyon dolar civarında olduğunu ve yüzde 100 yerli sermayeli şirketlerin, yaklaşık 5 milyon doları aşkın ciroya sahip olan 13 firmadan oluştuğunu görüyoruz. Tabii bu şirketlerin cirolarının ne kadarı kendi teknolojilerinden gelmektedir ayrı bir tartışma konusu. Halbuki dünya genelinde 47 milyar dolar büyüklüğe ulaşan tohumculuk sektörünün, ciro bağlamında yarısını sadece 7 firma gerçekleştiriyor. Bunların her birinin Cirosu 1 milyar doların üzerinde olup sadece iki firma dünya tohumculuk sektörünün toplam cirosunun üçte birim gerçekleştiriyor. Doğal olarak temelinde Ar-Ge olan bu sektörde, teknoloji katma değer ile katma değer ise Ar-Ge yatırım gücü ile elde ediliyor. Her ne kadar tohumluk üretim kapasiteleri bakımından ülkemiz hatırı sayılır bir konuma ulaştığım düşünsek de çeşit geliştirme noktasında çok önemli sıçramalar yapmamız gerektiği aşikardır. Bu da ancak nitelikli kadroların oluşması ve özel girişim sermayelerinin Batıdaki benzerleri ile rekabet edecek büyüklüğe ulaşması ile gerçekleştirilebilir. Yani dünya ölçeğinde rekabet edecek bir sektörden bahsetmek istiyorsak, o ölçekte ciro yapan ve kadrolar oluşturan özel sektör firmalarına ülke olarak sahip olmamız gerekil. Ülke rakamlarımız maalesef bu ölçeklerden henüz oldukça uzak!
4MT - Türk tohumculuk sektöründeki niteliksel ve niceliksel büyümeyi nasıl yorumlamaktasınız? Sektörün büyümesi ARGE'ye, firmaların vizyonu, teknoloji kullanımı, ıslah ve pazarlama gücüne de yansıyor mu?
Ali ÖZBUĞDAY - Sektörümüzün gelişiminin temeli artık köylü/çiftçiden profesyonel üreticiye doğru bir değişim gösteriyor. Aynı şekilde, tohumculuk sektörünün yapısal dönüşümünde artık bakış açımız; üretilen tohumun, yurt içinde mi üretildiği yoksa ithal mı edildiği yönünde değil, çeşitlerin kimin tarafından tedarik edildiği düşüncesi yönünde gelişiyor. Yani "mevcut çeşitlerin ıslahçıları dolayısıyla sahipleri kimdir? meselesi tartışmamızın özünü oluşturuyor. Çünkü tarım sektörümüz artık bir Ar-Ge sektörüdür. Katma değeri yaratan fiziki ürün değil, ona ödenen "royalty"dir. Dolayısı ile aslında ithalat ve ihracat rakamları tohumculuk sektörü için fazla bir anlam ifade etmiyor. Şöyle ki, ülke için 1 milyon dolarlık royalty geliri, 10 milyon dolarlık tohum satış gelirinden fazla anlam ifade edebilir. Fakat maalesef ülkemiz için yurt dışına yılda ödenen royalty miktarının büyüklüğü bağlamında bir veriyi henüz bulamamaktayız. Ancak farklı bir pencereden bakarsak Hollanda ortalama sebze tohumu ithalatını 27 dolar /ton olarak yaparken ihracatını 110 dolar /ton olarak yapmaktadır. Türkiye ise 56 dolar/ton olarak yaptığı ortalama sebze tohum ithalatına karşılık 7 dolar /ton ortalama değer ile ihracat yapmaktadır. Burada total ithalat ihracat rakamlarından ziyade içerisinde royalty taşıyan katma değeri yüksek ithalat ihracat rakamlarının önemi çok barız ortaya çıkmaktadır. Yaratılan katma değerin büyüklüğünü görme bağlamında benzer durum Amerika, Fransa ve Almanya için de söz konusu. Bu bağlamda bizler, rekabetçi bir ülkesel tohumculuk sektörünün oluşumunda sadece yerli yabancı sermayeli firma ayırımından ziyade, yerli yabancı ıslahçı gücü arayışında olmalıyız. Çünkü ancak o zaman gerçek anlamda ihracatçı, katma değeri yüksek, bağımsız bir sektörden bahsedebiliriz. Bu bağlamda TUBIİAK-TEYDEP kaynakları son yıllarda sektöre son derece önemli bir itici güç getirmiş iseler de küresel rekabet için daha farklı özel sektör, kamu sektörü ortak yapılanmaları ve bunları destekleyecek dev finansman kaynakları gerektiği aşikar.
4MT - Tarım ve gıda sektörleri tüketicilere kendilerini anlatamamaktan şikâyetçi. Öyle ki tarım ve gıda konu başlığında yaşanan kimi gelişmelerde konunun uzmanı olmayan çok sayıda insanın konunun uzmanlarından çok daha fazla görünür olduğunu gözlüyoruz. Buradaki sorunun esas kaynağı nedir?
Ali ÖZBUĞDAY - Maalesef sektörümüzün medya iletişimi konusunda oldukça şansız olduğunu dile getirmek isterim. Söz konusu tarım ve gıda olduğunda ülkemizde "bilimsel unsurlar medyayı yönlendireceğine medya bilimsel unsurları yönlendirmekte!" Konunun gerçek uzmanları yerine "gıda güvenliği" ve "güvenilir gıda" kavramlarını bile ayırt edemeyen reyting yapacak söylemleri yüksek, sözde uzmanlar kamuoyunun hassasiyetlerini kaşımakta.
4MT - Türkiye'de ziraat eğitimi veren kurumlarımızla sektör arasında yeterince İletişim ve işbirliği mevcut mu? Dünyadaki örneklerine bakarak neler söyleyebiliriz?
Ali ÖZBUĞDAY - Uzun yıllar Ziraat Mühendisliği meslek olarak itibarını kaybetmiş idi. Ancak günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerdeki tarım teknolojilerinin ülkemizde de yaygınlaşması ise oldukça aranan ve hele yabancı dile hakim ziraat mühendisleri için oldukça itibarlı bir meslek haline geldi. Yine de üzülerek belirtmek isterim ki, üniversitelerden mezun olan gençlerin bilimsel ve teknik alt yapılan çok yetersiz ve modern eğitim uygulamalarından oldukça uzak. İngilizce eğitimi bakımından son derece yetersiz. Dünya ya açılması ve teknoloji ihraç etmesi amaçlanan hangi sektör bu işi İngilizce bilmeden başarabilir? Sanırım bu ülkemizin temel eğitim problemlerinden biri! Öte yandan üniversitelerimizden pek çok öğretim elemanı yurt dışında ilen eğitim alsalar da geri döndüklerinde bu birikimler iş hayatı ile bulunamamakta ve pratiğe dönüşmemektedir. Örneğin, ıslah eğitimi almış uzmanlar sektördeki firmalar tarafından da değerlendirilememekte. Batıdaki örneklere bakarsak muhtemelen Hollanda'da yegane ziraat eğitimi veren Wageningen üniversitesi, Avusturya’da yine yegane Tarım ve teknoloji eğitimi veren Boku üniversitesi veya Amerika'da California Üniversitesi sektöre sağladığı elemanlar ile dünyada ses getirmektedirler. Bizim ülkemizde neden böyle birkaç tarıma odaklanmış üniversite olmasın?
4MT - Türkiye hem ülke olarak hem de tüm sektörleri ile 2023 yılına hazırlanıyor. Tohumculuk sektörümüzün 2023 yılında hangi hedefleri önüne koyması gerekiyor?
Ali ÖZBUĞDAY - Tohumculuk sektörümüzün ilk hedefi; tohumluk Pazar hacmini düzenli olarak büyütmek olmalıdır. Ülkemizin potansiyel tohumluk pazar büyüklüğünü 2 milyar Dolar seviyelerinde olduğunu hesaplayabiliyorsak, önümüzdeki on yıl içinde bu pazarın ne kadarını sistem içine, yanı ‘sertifikalı veya kayıtlı pazar haline getirebiliriz?" en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır. Sanırım son birkaç yıldır değişmeden. $700-750 milyon dolarlar seviyesinde seyreden ülkemiz tohum pazar hacmi mutlaka hedefe doğru ulaşmada gerekli sıçramaları yapmak zorundadır. Elbette ki, bu da ancak hükümet politikaları ile gerçekleşebilir, örneğin, buğdayda tohumluk üretim desteğim ve üretici alan desteği uygulaması yerine, bugün 5 krş/kg olarak uygulanan ürün destekleme primini sadece sertifikalı tohumluk kullanan üreticiye verdiğiniz takdirde, iki üç yıl içerisinde ülke tohumluk pazar hacmi ikiye katlanacak sıçramayı yapabilir. Ayrıca sağlanacak verim ve kalite artışı ile ülke ekonomisi de bundan son derece kazançlı çıkacaktır. İkinci unsur; dünya ölçeğinde ciro yapan firmalar oluşturmaktır, önümüzdeki on yıl içerisinde ülkemizde belki yüzlerce değil ama 10 -20 firma dünya ölçeğinde ciro yapacak ve yüksek kalite ve verim değerlerine sahip çeşitleri sadece yurt içinde değil dünya pazarlarına sunacak konuma ulaşacaktır. Çünkü güçlü Ar-Ge finansmanı ve kadrolaşması ancak yüksek cirolar yapan firmalar tarafından gerçekleştirilebilir. Günümüzde $50-100 milyon doların altında ciro yapan firmaların dünya pazarlarında rekabet edebilecek sürdürülebilir Ar-Ge altyapısını oluşturması çok zordur Yukarıdaki tüm unsurlar ancak kaliteli ve eğitimli insan kaynaklan sayesinde gerçekleştirilebilir. Bu sebeple, profesyonel kadrolarımız ve üniversiteden yeni mezun teknisyenlerimiz dünya ile iletişim kuracak dil ve bilgi seviyesinde olmalıdır İşte o zaman, fikri mülkiyete sahip yerel çeşitlerimiz yarattıkları yüksek katma değer ile ülkemiz ve insanlık hizmetinde dünya pazarlarında hakim olacaklardır.
Ali ÖZBUĞDAY - Tarımsal Ar-Ge ve tohumculuk sermayeden daha ziyade uzun zaman ve sabır gerektiren bir iştir. Bir ürün tescillenip satışa sunulmadan önce yıllarca rastlantısal sonuçlara yer vermeyecek şekilde farklı bölgelerde denemeye alınıyor ve aralarından sadece verim kriterleri uygun olanlar belirlenip çiftçilere sunuluyor. Bu süreç bitki türüne göre farklılık göstermekle birlikte ortalama 10-12 yıldır. İşte bu nedenle, tohumculuğa sadece kendi ömrünüzü adamanız yetmez, birkaç jenerasyonu adamanız gerekiyor diyebiliriz. Bizler de 3. nesil olarak kendimizi tohumculuğa adadık. Bazen çiftçi kökenli olmamız sebebiyle içinde büyüdüğümüz pamuk, buğday başta olmak üzere tarla bitkilerini kendimize ana konu olarak belirledik ve tüm enerjimizle bu ürün grubuna eğildik. Bugün tohumculuk ticaretinin dünyada 45 Milyar Doları aştığı bu sektörde Hatay merkezli bir Türk Islahçı Araştırma kuruluşu olmaktan gurur duyuyoruz.
Ülkemizin Lider Tohum Firması Progen Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday İle Çalışmaları Hakkında Sohbet Ettik
4MT - Ali Bey öncelikle bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz, Şirketiniz ne zaman, nasıl kuruldu, bugüne kadar geçirdiği gelişim sürecini anlatır mısınız?
Ali ÖZBUĞDAY - Tarımsal Ar-Ge ve tohumculuk sermayeden daha ziyade uzun zaman ve sabır gerektiren bir iştir. Bir ürün tescillenip satışa sunulmadan önce yıllarca rastlantısal sonuçlara yer vermeyecek şekilde farklı bölgelerde denemeye alınıyor ve aralarından sadece verim kriterleri uygun olanlar belirlenip çiftçilere sunuluyor. Bu süreç bitki türüne göre farklılık göstermekle birlikte ortalama 10-12 yıldır. İşte bu nedenle, tohumculuğa sadece kendi ömrünüzü adamanız yetmez, birkaç jenerasyonu adamanız gerekiyor diyebiliriz. Bizler de 3. nesil olarak kendimizi tohumculuğa adadık. Bazen çiftçi kökenli olmamız sebebiyle içinde büyüdüğümüz pamuk, buğday başta olmak üzere tarla bitkilerini kendimize ana konu olarak belirledik ve tüm enerjimizle bu ürün grubuna eğildik. Bugün tohumculuk ticaretinin dünyada 45 Milyar Doları aştığı bu sektörde Hatay merkezli bir Türk Islahçı Araştırma kuruluşu olmaktan gurur duyuyoruz.
4MT - ProGen markası İle hangi çeşit tohum üretimi yapmaktasınız? Hangi çeşitlerde ıslah çalışmaları yapmaktasınız?
Ali ÖZBUĞDAY - ProGen; endüstri bitkileri olarak değerlendirilen pamuk, soya, buğday ve hibrid mısır tohumları konularında uzmanlaşmış olup, ıslah ve üretim çalışmalarına odaklanmıştır, özellikle pamuk tohumculuğu konusunda ülkemizde lider olmakla birlikte İspanya, Yunanistan ve Orta Asya ülkelerinde önemli pazar payına sahip olma yolunda hızla ilerlemektedir. Aynı zamanda buğday araştırmalarında özel tohum firmaları arasında en ileri düzeyde olanıdır, denebilir. Çünkü hem kışlık hem de alternatif ıslah programını uluslararası konsorsiyum oluşumları ile yürüten nadide bir kuruluştur. Buğday ıslahında ümit ediyorum ki yakın gelecekte soğuk ve sıcak ıklım çeşitleri ile dünyada sayılı firmalardan biri olarak uluslararası pazarlarda boy gösterecektir. Soya tohumculuğu ve çeşit ıslahı konusunda ise ülkemizde maalesef yeterli ölçüde gelişmemiş durumdadır. Bu nedenle ProGen olarak soya ıslahı ve yerli çeşitlerin geliştirilmesi konusuna özel önem vermekteyiz. Bu güne dek çoğunlukla ikinci ürün ekimlerinde hakim olan soya tarımı için ana ürün ekilişi de aslında uygun çeşitlerin geliştirilmesi ile önemli bir alternatif ürün olacaktır. ProGen hem ana ürün hem de ikinci urun soya çeşitlerinin ülkemize kazandırılmasında önemli araştırmalar yapmaktadır. Hibrid mısır tohumculuğu ağırlıklı olarak yabancı firmaların hakimiyetinde olup firmamız bu konuda da yerli çeşit gayretlerini ve Ar&Ge çalışmalarını sürdürmektedir.
4MT - Yıllık üretiminiz ve yatırım planlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Ali ÖZBUĞDAY - Antakya merkez ve organize sanayi bölgesi olmak üzere ? ayrı yerleşkede bulunan delintasyon tesislerimizde yıllık yaklaşık I5.OOOton tohumluk işlenebilmektedir. ProGen, grubumuzun en genç üyesi olmakla birlikte 35’i aşkın ziraat mühendisi ve biyolog ile lokomotif görevini başarıyla sürdürmektedir. Özbuğday Grup olarak başarımızdaki sırrın iyi bildiğimiz işi yapmak ve hedef belirlemek olduğuna inanıyoruz. Tohumculuğa gönül vermiş bir ekip olarak tüm yatırım planlarımızı ıslah ve Ar-Ge çalışmaları üzerine yapmaktayız. Bunun için tarla bitkileri üreticiliği yapılan tüm bölgelerde toplam 30'u aşkın lokasyonda deneme istasyonları kurduk. Bu istasyonlarımızda, bölgelerin toprak ve iklim koşullarına uygun çeşit ıslahı konusundaki çalışmalarımız devam etmektedir Ayrıca yine ProGen bünyesinde kurduğumuz elyaf analiz laboratuarımızda USTER’in en son teknolojisi olan HVI 1000 ile tarladan gelen tüm pamuk ürünlerimizin uzunluk, mukavemet, renk, rutubet, eğirilebilirlik gibi kalite özelliklerini ölçmekteyiz. Tekstil sanayiinin vazgeçilmezi olan ve ülkemizde sınırlı sayıda bulunan elyaf analiz laboratuarımızı kısa sure sonra dış talepler için açmayı planlıyoruz.
4MT - Firmanızın ithalat ve ihracatı konusunda bilgi verir misiniz?
Ali ÖZBUĞDAY - Tohumculukla ihracat yapabilmek için kendi tescilli çeşitlerinizin olması gerekliliğinin yanı sıra benzer iklim ve toprak yapısına sahip ülkelerle işbirliği içinde olmanız gerekmektedir. Bu anlamda ülke olarak şanslı sayılırız. Toprak yapımız ve iklimimiz İspanya, Yunanistan ve Azerbaycan başta olmak üzere Akdeniz iklimi görülen birçok ülkeyle paralellik gösterdiğinden çeşitlerimizin bu ülkelere adaptasyonu ve verim potansiyeli oldukça yüksek. ProGen olarak bu ülkeler başta olmak üzere benzer iklim ve toprak yapılarına sahip birçok ülkelere ihracatımız gün geçtikçe hızlanmaktadır.
4MT - 2013 yılını değerlendirir misiniz ve sonraki yıllar için sektörle ilgili beklenti ve öngörüleriniz neler? 2014 yılı hedefleriniz nelerdir?
Ali ÖZBUGDAY - Ülkemizde pamuk ekim alanı 2004'ten bu yana hızla azalmış ve yerini çok daha az emek ve maliyet gerektiren buğdaya bırakmıştı. Dünya piyasasında bir taraftan Çin dışında pamuk stokları azalırken diğer taraftan tekstil sektörünün talepleri doğrultusunda yükselen balya fiyatları tüm dünyada pamuk ekilişlerinin yeniden yükselişe geçeceğinin sinyalim vermeye devam ediyor. Sertifikalı delinte pamuk tohumu eken üreticilere desteklemenin 0.S0 TL/kg ürün olarak açıklanması, tarımsal hibe ve faizsiz kredi ile alet, ekipman ve sulama desteklerinin verilmesi de çiftçilerimizi pamuk üretimi konusunda cesaretini arttıran etmenler arasında oldu. Bu nedenlerle 2014 yılında ülke genelinde pamuk ekilişinin %15-20 oranında artarak 400.000ha. seviyelerine çıkacağını öngörüyoruz ve üretim planlarımızı bu yönde yapıyoruz
4MT - Hedef pazarlarınız/ markalarınız/ kalite belgeleriniz / şirketinizle ilgili beklentileriniz nelerdir?
Ali ÖZBUĞDAY - Günümüzde biliyoruz ki tarım sadece gıda ve tekstil hammaddesi üretiminin de ötesinde bir Ar-Ge işidir. Diğer sektörlerde olduğu gibi tarımda da gelişmenin ancak sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ile mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu sebeple ProGen olarak tüm bilgi ve enerjimizi Ar-Ge çalışmalarına yoğunlaştırarak çiftçimize yüksek kalite ve verim değerlerine sahip yeni yerel çeşitler geliştirmeye çalışıyoruz. Beyaz Altın ve ProGen markası ile pazara sunduğumuz tohumlarımızın tamamı ISO 9001-2008 belgeli tesislerde üretilmekte ve yılda 10.000'den fazla kalite kontrol testi yapılmaktadır.
4MT - Sizce Türkiye tohumculuk sektörünün bugün için geldiği nokta nasıl bir yeri tariflemekte? Gelinen noktada sektörün başarı skalasını nasıl yorumlamak gerek?
Ali ÖZBUGDAY -Ülkemiz tohumculuk sektörünün 2012'den bu yana yapısına baktığımızda, sektör büyüklüğünün 700 milyon dolar civarında olduğunu ve yüzde 100 yerli sermayeli şirketlerin, yaklaşık 5 milyon doları aşkın ciroya sahip olan 13 firmadan oluştuğunu görüyoruz. Tabii bu şirketlerin cirolarının ne kadarı kendi teknolojilerinden gelmektedir ayrı bir tartışma konusu. Halbuki dünya genelinde 47 milyar dolar büyüklüğe ulaşan tohumculuk sektörünün, ciro bağlamında yarısını sadece 7 firma gerçekleştiriyor. Bunların her birinin Cirosu 1 milyar doların üzerinde olup sadece iki firma dünya tohumculuk sektörünün toplam cirosunun üçte birim gerçekleştiriyor. Doğal olarak temelinde Ar-Ge olan bu sektörde, teknoloji katma değer ile katma değer ise Ar-Ge yatırım gücü ile elde ediliyor. Her ne kadar tohumluk üretim kapasiteleri bakımından ülkemiz hatırı sayılır bir konuma ulaştığım düşünsek de çeşit geliştirme noktasında çok önemli sıçramalar yapmamız gerektiği aşikardır. Bu da ancak nitelikli kadroların oluşması ve özel girişim sermayelerinin Batıdaki benzerleri ile rekabet edecek büyüklüğe ulaşması ile gerçekleştirilebilir. Yani dünya ölçeğinde rekabet edecek bir sektörden bahsetmek istiyorsak, o ölçekte ciro yapan ve kadrolar oluşturan özel sektör firmalarına ülke olarak sahip olmamız gerekil. Ülke rakamlarımız maalesef bu ölçeklerden henüz oldukça uzak!
4MT - Türk tohumculuk sektöründeki niteliksel ve niceliksel büyümeyi nasıl yorumlamaktasınız? Sektörün büyümesi ARGE'ye, firmaların vizyonu, teknoloji kullanımı, ıslah ve pazarlama gücüne de yansıyor mu?
Ali ÖZBUĞDAY - Sektörümüzün gelişiminin temeli artık köylü/çiftçiden profesyonel üreticiye doğru bir değişim gösteriyor. Aynı şekilde, tohumculuk sektörünün yapısal dönüşümünde artık bakış açımız; üretilen tohumun, yurt içinde mi üretildiği yoksa ithal mı edildiği yönünde değil, çeşitlerin kimin tarafından tedarik edildiği düşüncesi yönünde gelişiyor. Yani "mevcut çeşitlerin ıslahçıları dolayısıyla sahipleri kimdir? meselesi tartışmamızın özünü oluşturuyor. Çünkü tarım sektörümüz artık bir Ar-Ge sektörüdür. Katma değeri yaratan fiziki ürün değil, ona ödenen "royalty"dir. Dolayısı ile aslında ithalat ve ihracat rakamları tohumculuk sektörü için fazla bir anlam ifade etmiyor. Şöyle ki, ülke için 1 milyon dolarlık royalty geliri, 10 milyon dolarlık tohum satış gelirinden fazla anlam ifade edebilir. Fakat maalesef ülkemiz için yurt dışına yılda ödenen royalty miktarının büyüklüğü bağlamında bir veriyi henüz bulamamaktayız. Ancak farklı bir pencereden bakarsak Hollanda ortalama sebze tohumu ithalatını 27 dolar /ton olarak yaparken ihracatını 110 dolar /ton olarak yapmaktadır. Türkiye ise 56 dolar/ton olarak yaptığı ortalama sebze tohum ithalatına karşılık 7 dolar /ton ortalama değer ile ihracat yapmaktadır. Burada total ithalat ihracat rakamlarından ziyade içerisinde royalty taşıyan katma değeri yüksek ithalat ihracat rakamlarının önemi çok barız ortaya çıkmaktadır. Yaratılan katma değerin büyüklüğünü görme bağlamında benzer durum Amerika, Fransa ve Almanya için de söz konusu. Bu bağlamda bizler, rekabetçi bir ülkesel tohumculuk sektörünün oluşumunda sadece yerli yabancı sermayeli firma ayırımından ziyade, yerli yabancı ıslahçı gücü arayışında olmalıyız. Çünkü ancak o zaman gerçek anlamda ihracatçı, katma değeri yüksek, bağımsız bir sektörden bahsedebiliriz. Bu bağlamda TUBIİAK-TEYDEP kaynakları son yıllarda sektöre son derece önemli bir itici güç getirmiş iseler de küresel rekabet için daha farklı özel sektör, kamu sektörü ortak yapılanmaları ve bunları destekleyecek dev finansman kaynakları gerektiği aşikar.
4MT - Tarım ve gıda sektörleri tüketicilere kendilerini anlatamamaktan şikâyetçi. Öyle ki tarım ve gıda konu başlığında yaşanan kimi gelişmelerde konunun uzmanı olmayan çok sayıda insanın konunun uzmanlarından çok daha fazla görünür olduğunu gözlüyoruz. Buradaki sorunun esas kaynağı nedir?
Ali ÖZBUĞDAY - Maalesef sektörümüzün medya iletişimi konusunda oldukça şansız olduğunu dile getirmek isterim. Söz konusu tarım ve gıda olduğunda ülkemizde "bilimsel unsurlar medyayı yönlendireceğine medya bilimsel unsurları yönlendirmekte!" Konunun gerçek uzmanları yerine "gıda güvenliği" ve "güvenilir gıda" kavramlarını bile ayırt edemeyen reyting yapacak söylemleri yüksek, sözde uzmanlar kamuoyunun hassasiyetlerini kaşımakta.
4MT - Türkiye'de ziraat eğitimi veren kurumlarımızla sektör arasında yeterince İletişim ve işbirliği mevcut mu? Dünyadaki örneklerine bakarak neler söyleyebiliriz?
Ali ÖZBUĞDAY - Uzun yıllar Ziraat Mühendisliği meslek olarak itibarını kaybetmiş idi. Ancak günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerdeki tarım teknolojilerinin ülkemizde de yaygınlaşması ise oldukça aranan ve hele yabancı dile hakim ziraat mühendisleri için oldukça itibarlı bir meslek haline geldi. Yine de üzülerek belirtmek isterim ki, üniversitelerden mezun olan gençlerin bilimsel ve teknik alt yapılan çok yetersiz ve modern eğitim uygulamalarından oldukça uzak. İngilizce eğitimi bakımından son derece yetersiz. Dünya ya açılması ve teknoloji ihraç etmesi amaçlanan hangi sektör bu işi İngilizce bilmeden başarabilir? Sanırım bu ülkemizin temel eğitim problemlerinden biri! Öte yandan üniversitelerimizden pek çok öğretim elemanı yurt dışında ilen eğitim alsalar da geri döndüklerinde bu birikimler iş hayatı ile bulunamamakta ve pratiğe dönüşmemektedir. Örneğin, ıslah eğitimi almış uzmanlar sektördeki firmalar tarafından da değerlendirilememekte. Batıdaki örneklere bakarsak muhtemelen Hollanda'da yegane ziraat eğitimi veren Wageningen üniversitesi, Avusturya’da yine yegane Tarım ve teknoloji eğitimi veren Boku üniversitesi veya Amerika'da California Üniversitesi sektöre sağladığı elemanlar ile dünyada ses getirmektedirler. Bizim ülkemizde neden böyle birkaç tarıma odaklanmış üniversite olmasın?
4MT - Türkiye hem ülke olarak hem de tüm sektörleri ile 2023 yılına hazırlanıyor. Tohumculuk sektörümüzün 2023 yılında hangi hedefleri önüne koyması gerekiyor?
Ali ÖZBUĞDAY - Tohumculuk sektörümüzün ilk hedefi; tohumluk Pazar hacmini düzenli olarak büyütmek olmalıdır. Ülkemizin potansiyel tohumluk pazar büyüklüğünü 2 milyar Dolar seviyelerinde olduğunu hesaplayabiliyorsak, önümüzdeki on yıl içinde bu pazarın ne kadarını sistem içine, yanı ‘sertifikalı veya kayıtlı pazar haline getirebiliriz?" en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır. Sanırım son birkaç yıldır değişmeden. $700-750 milyon dolarlar seviyesinde seyreden ülkemiz tohum pazar hacmi mutlaka hedefe doğru ulaşmada gerekli sıçramaları yapmak zorundadır. Elbette ki, bu da ancak hükümet politikaları ile gerçekleşebilir, örneğin, buğdayda tohumluk üretim desteğim ve üretici alan desteği uygulaması yerine, bugün 5 krş/kg olarak uygulanan ürün destekleme primini sadece sertifikalı tohumluk kullanan üreticiye verdiğiniz takdirde, iki üç yıl içerisinde ülke tohumluk pazar hacmi ikiye katlanacak sıçramayı yapabilir. Ayrıca sağlanacak verim ve kalite artışı ile ülke ekonomisi de bundan son derece kazançlı çıkacaktır. İkinci unsur; dünya ölçeğinde ciro yapan firmalar oluşturmaktır, önümüzdeki on yıl içerisinde ülkemizde belki yüzlerce değil ama 10 -20 firma dünya ölçeğinde ciro yapacak ve yüksek kalite ve verim değerlerine sahip çeşitleri sadece yurt içinde değil dünya pazarlarına sunacak konuma ulaşacaktır. Çünkü güçlü Ar-Ge finansmanı ve kadrolaşması ancak yüksek cirolar yapan firmalar tarafından gerçekleştirilebilir. Günümüzde $50-100 milyon doların altında ciro yapan firmaların dünya pazarlarında rekabet edebilecek sürdürülebilir Ar-Ge altyapısını oluşturması çok zordur Yukarıdaki tüm unsurlar ancak kaliteli ve eğitimli insan kaynaklan sayesinde gerçekleştirilebilir. Bu sebeple, profesyonel kadrolarımız ve üniversiteden yeni mezun teknisyenlerimiz dünya ile iletişim kuracak dil ve bilgi seviyesinde olmalıdır İşte o zaman, fikri mülkiyete sahip yerel çeşitlerimiz yarattıkları yüksek katma değer ile ülkemiz ve insanlık hizmetinde dünya pazarlarında hakim olacaklardır.